Mustafa Kemal Atatürk’ün “Benim iki büyük eserimden biri” dediği Cumhuriyet Halk Partisi, bugün ülke siyasetinin en utanç verici iç hesaplaşmalarından birine sahne oluyor. Üstelik bu hesaplaşma, ne ilke için ne de halk için. Görünen o ki mesele sadece kişisel hırslar ve geçmişin gölgesinde kalmış bir öfkenin inadı.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu…
13 yıl boyunca yönettiğiniz CHP’yi, bugün "kayyuma bırakmam" diyerek sahiplendiğinizi söylüyorsunuz. Fakat biz bu sahiplenişi, 13 yıl boyunca milletin umudu olmaya çalışan partinin nasıl halktan koptuğunu izlerken göremedik. Kayyum tehdidi ne kadar vahimse, sizin bu tehdit karşısında kendinizi hâlâ "tek kurtarıcı" görmeniz de o kadar düşündürücü.
CHP, bir kişinin malı değildir. Olmamalıdır da. Atatürk’ün kurduğu bir partinin bu kadar kolay yıpratılmasına, içinden bu kadar kolay operasyon çekilmesine, dışarıdan bu kadar kolay tehdit almasına ne hakkınız var, ne de yetkiniz. Partiyi bir mahkeme salonunun tartışma konusu haline getiriyorsanız, burada kimseye değil, ilk olarak kendinize dönüp sormanız gereken sorular vardır.
Sayın Kılıçdaroğlu, millet sizi sadece “aday olamadığı için küsen biri” olarak görmek istemiyor. Ama siz ısrarla öyle görünmeye devam ediyorsunuz. CHP’ye kayyum gelirse, bu sadece AK Parti’nin değil, sizin de eseriniz olur. Çünkü kurultaydan çekildiniz, ama gölgenizi oradan eksik etmediniz. Partiyle vedalaşmadınız, helalleşmediniz, aksine daha da derinleşen bir kavganın ortağı oldunuz.
Bu ülke sizin egonuzla oynanacak bir tiyatro sahnesi değil. CHP, babadan miras değil. Bu parti; binlerce şehidin, cumhuriyetin, devrimlerin, halkın alın teridir. Atatürk’ün emanetini bu kadar rahat tartışmaya açmak, onu sahipsiz bırakmaktır.
CHP’ye kayyum atanabilir mi, hukuken mümkün mü, bu ayrı bir tartışma. Ama asıl vahim olan, bu ihtimalin bile konuşulabiliyor hale gelmiş olmasıdır. Ve bu zafiyetin sorumlusu sadece “dış güçler” ya da “iktidar” değildir.
Kılıçdaroğlu’na düşen, susmak değil. Ama illa bir şey söyleyecekse, bu CHP’nin önünü açacak, gençleri cesaretlendirecek, partiyi mahkeme salonlarından, iç çekişmelerden kurtaracak sözler olmalıdır.
Kurtarıcı değil, kurucu olun. Gölge etmeyin. Eğer bu partinin gerçekten Atatürk’ün emaneti olduğuna inanıyorsanız, o emaneti kendi hırslarınızdan büyük tutun.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Derya Özaba
CHP’Yİ KURTARACAK BİRİ YOK MU?
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Benim iki büyük eserimden biri” dediği Cumhuriyet Halk Partisi, bugün ülke siyasetinin en utanç verici iç hesaplaşmalarından birine sahne oluyor. Üstelik bu hesaplaşma, ne ilke için ne de halk için. Görünen o ki mesele sadece kişisel hırslar ve geçmişin gölgesinde kalmış bir öfkenin inadı.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu…
13 yıl boyunca yönettiğiniz CHP’yi, bugün "kayyuma bırakmam" diyerek sahiplendiğinizi söylüyorsunuz. Fakat biz bu sahiplenişi, 13 yıl boyunca milletin umudu olmaya çalışan partinin nasıl halktan koptuğunu izlerken göremedik. Kayyum tehdidi ne kadar vahimse, sizin bu tehdit karşısında kendinizi hâlâ "tek kurtarıcı" görmeniz de o kadar düşündürücü.
CHP, bir kişinin malı değildir. Olmamalıdır da. Atatürk’ün kurduğu bir partinin bu kadar kolay yıpratılmasına, içinden bu kadar kolay operasyon çekilmesine, dışarıdan bu kadar kolay tehdit almasına ne hakkınız var, ne de yetkiniz. Partiyi bir mahkeme salonunun tartışma konusu haline getiriyorsanız, burada kimseye değil, ilk olarak kendinize dönüp sormanız gereken sorular vardır.
Sayın Kılıçdaroğlu, millet sizi sadece “aday olamadığı için küsen biri” olarak görmek istemiyor. Ama siz ısrarla öyle görünmeye devam ediyorsunuz. CHP’ye kayyum gelirse, bu sadece AK Parti’nin değil, sizin de eseriniz olur. Çünkü kurultaydan çekildiniz, ama gölgenizi oradan eksik etmediniz. Partiyle vedalaşmadınız, helalleşmediniz, aksine daha da derinleşen bir kavganın ortağı oldunuz.
Bu ülke sizin egonuzla oynanacak bir tiyatro sahnesi değil. CHP, babadan miras değil. Bu parti; binlerce şehidin, cumhuriyetin, devrimlerin, halkın alın teridir. Atatürk’ün emanetini bu kadar rahat tartışmaya açmak, onu sahipsiz bırakmaktır.
CHP’ye kayyum atanabilir mi, hukuken mümkün mü, bu ayrı bir tartışma. Ama asıl vahim olan, bu ihtimalin bile konuşulabiliyor hale gelmiş olmasıdır. Ve bu zafiyetin sorumlusu sadece “dış güçler” ya da “iktidar” değildir.
Kılıçdaroğlu’na düşen, susmak değil. Ama illa bir şey söyleyecekse, bu CHP’nin önünü açacak, gençleri cesaretlendirecek, partiyi mahkeme salonlarından, iç çekişmelerden kurtaracak sözler olmalıdır.
Kurtarıcı değil, kurucu olun. Gölge etmeyin. Eğer bu partinin gerçekten Atatürk’ün emaneti olduğuna inanıyorsanız, o emaneti kendi hırslarınızdan büyük tutun.
Derya Özaba
Komşu Köyün Delisi